Bir suça bağlı veya suç olmadan da yanlış kararlarla tutuklu kalmanın dışında kendi kendini tutuklu kılmak … Kimi zaman hakim savcı gerekmiyor,kişi kendisinin bizzat hakimi ve savcısı.. En çok da fikirler tutuklu kalıyor.. Gerçek yaşamda olduğu gibi insan ilk önce kendisini ‘’fikirleri’’nedeni ile tutuklu bırakıyor.. Özgürleştiremiyor… Ne kadar ergen ne kadar entelektüel de olsa bu durum değişmiyor. Hakimliği bir başkasına yapamayınca direkt kendisine dönüyor ve hemen kararını veriyor tutukluyor.. Dışında gelişen her şeye kendini kapatıp ,kendi dünyasında kendi fikirleriyle tutuklu kalıyor. Son dönem gelişen olaylardaki bazı yorumcuların bakış açılarının hemen hemen bu tutukluluk havası içinde olduğunu görüyoruz… Eminim ki kendileri de söylediklerine inanmıyorlar… Ama ne yazık ki ‘’birilerine yaranma’’çabası işte böyle vezir de oluyorlar rezil de.. Demokratik özgürlük derken kendi düşüncelerinin ne kadar özgür olup olmadığını bilmiyorlar.. Göz göre göre kimi gerçekler görünmezden geliniyor.. Problem hiç bir şekilde net olarak tanımlanmıyor. Oysa problemi belirlemek çözümü belirlemekle birdir.. Yanlış tanımlar yanlış çözümler… Ve bir adım öteye geçemeyip kazan dibine, başlangıç noktasına, kimi zaman bunun da altında bir seviyeye dönüşler… Düşüşler.. Ülkemizde en temel sorun gerçek enstrümanları ile demokrasinin ve laikliğin sürdürülememesi ve aksine adeta bunun önlenmesidir. Asıl can alıcı temel sorun budur.. Hal böyle olunca bu sorun tüm birimlere sirayet ediyor ve kanserli hücre gibi ürüyor ..Yanlış tanı ve yanlış bir tedavi yöntemi ile deşilen Kürt açılımı bunun en belirgin örneğidir. Yorgan öylesine küçük ki bir tarafı kapatırken diğer taraflar açık veriyor.. Bunu görmezden gelemeyiz ki.. Kavgalar ve yumruklarla getirtilmeye çalışılan bu meşhur ”demokratik haklar” nasıl bir hak ise ,Tekel İşçilerine , Demiryolu işçilerine,göçükte ihmal sonucu yaşamını yitiren maden işçilerine, öğretmen olmak için yıllardır sırada bekleyen eğitimcilere, tek taraflı fesih ile sağlık hayatını engelleyen SGK nın eczanelere uyguladığı baskıya maruz kalan eczanelere ,katılım payının bir anda %70 e çıkartıldığı sağlık kuruluşlarından faydalanmaya çalışacak olan halka ne yazık ki ”demokratik hak ve özgürlükler ” tabiri diğer darbe girişimleri geliyor ama bir türlü asıl olması gereken ”demokrasi” gelemiyor… İş bilinmezse kılıç da kuşanılmıyor işte..Yanlış hesaplar da gerçekten Bağdat’tan dönüyor… (Bağdat Bağdat olalı Bağdat’ı yönetenlerin tutumları değişmiyor.) Tarih yaprakları açılıyor, eski yaralar deşiliyor, çuvaldız batırılıyor, iğne batırılıyor ,şiş batırılıyor ama bir türlü demokratik haklar ve laiklik sistem yerine getirtilemiyor…Çünkü istenmiyor ki…En savunucular en baskıcılar oluyor..Ve bu uğurda yine pek çok insan mağdur oluyor.. Ülke ise keşmekeşliğe batıyor.. Bu yanlış politikanın şu an yaşadığımız nedensiz,nedensizliklere de neden olacağını herkes gördü ama bu işin mimarları ile canhıraş savunucuları göremediler.. Hala da görmüş değiller…Artık madalyonun her iki tarafını da görme zamanı gelmiştir. Hala yargısız tutukluklar devam ediyorsa,her provokasyonun ardında derin şüpheler varsa,telefonlar izinsiz dinleniyorsa,konuşmaktan korkuluyorsa,hala güven sorunları varsa,hala hiç bir şey olmuyormuşçasına pişkinlik varsa… Hala sivil toplum kuruluşları katkıları ile okula gönderilmeye çalışılan çocuklar var ise; hala bazı programlar ile para toplanıp okul-yurt açılmaya çalışılıyorsa,hala köy yollarımız kapanıyorsa,hala diyaliz makinalarında tedavi görmek için sıra beklerken hayatını kaybedenlerimiz var ise ,hala düşünceler tutuklanmaya devam ediyorsa ve hala göz içine bakarak yalanlar söyleniyorsa …Bunları görenler de elbette hala yazmaya,konuşmaya devam edeceklerdir.. Yaşadığımız problem demokrasinin gerçek organları ile işleyememesi,laik cumhuriyetin hazmedilememesidir.Çözümü ise demokrasinin gerçek kimliği ile uygulanmasını isteyen halkın seçiminde olacaktır.. Kendinizi tutuklu bırakmayın…